Tanrının başı fizik kanunlarıyla
belada mı?
Evreni fizik kanunlarıyla yaratıp
işletmekte olan Tanrı, en doğal hak olarak gördüğü, evrene müdahale etme hakkı için çeşitli
manipülasyonlara yeltendiğinde ki biz onlara mucizeler, dualara icap, her an ve
her dakika yeniden yaratma kısacası kendi yaratımı olan evreni keyfince düzenleme hakkını
kullanmak istediğinde bunun mümkün olup olamayacağını inceleyelim.
İlk olarak Tanrının evrende yeni bir madde yaratma yada
yarattığı her hangi bir şeyi yok etme yetkisi var mıdır: Evrende geçerli olan
en temel fizik kanunlarından bir tanesi (ve belki de en önemlisi) enerjinin
korunumu kanunudur. Enerjinin korunumu aynı zamanda özel bir hal olarak
maddenin korunumunu da içermektedir. Basitçe evrendeki toplam enerjinin sabit ve sıfır değerinde olduğunu söyler. Yanan bir mumun evrene yaydığı enerji evrenin
toplam enerjisini arttırırken mumun önceki sahip olduğu toplam enerjiyi de
azaltarak ilk artıştan o artışa eşit miktarda eksilterek genel toplamın yine
sıfır olacağını söyler. Veya yerden bir metre yükseğe kaldırıp bir masanın
üzerine koyduğumuz 1 kiloluk cisim için bir iş yapmış oluruz ve bu iş sonucunda
harcadığımız enerji kadar cisim de potansiyel enerji kazanmış olur. Yani bizden
eksilen enerji cisimde depolanmış olur. Cisim ise masanın üzerinden düşecek
olsa sahip olduğu potansiyel enerjiyi kaybeder, cisimden eksilen potansiyel
enerji ise çevredeki moleküllerin titreşimini arttırarak sıcaklık artışıyla
kendisini evrenin kalanına yayar. Velhasıl en başta besinlerdeki bağlı duran
kimyasal enerjiyi kaslarımda yakarak açığa çıkarıp cisme potansiyel enerji
kazandıran ben besinden eksilttiğimi çeşitli yollarla evrene kazandırmış olurum
ve evrenin toplam enerjisinde bir değişikliğe sebep olmamış olurum. Şimdi Tanrının sevgili kulu olduğumuzu ve
ondan yalvar yakar yeni bir araba (yada daha basit bir şey ) istediğimizi
düşünelim. Koca evrenin yaratıcısı için kıymetsiz bir istek gibi görünen bu işi
acaba Tanrı gerçekleştirme yetkisine sahip midir? Tanrı eğer evrenin dışında
bir varlık ise bize göstereceği merhamet sonucu yoktan bir araba yaratmak
istese her durumda evrenin toplam enerjisini arttıracağı için enerjinin
korunumu buna müsaade etmeyecektir. Evren toplam enerjinin artışı karşısında
enerjinin korunumu prensibinin yıkılmasından hiç de hoşlanmayacaktır. Yok Tanrı
arabayı evrendeki materyalleri kullanarak yapmaya kalksa (ki bu durumda
Tanrısal bir işçilikle yapılacak bir ürün söz konusudur, yani işçi Tanrı, Tanrısal
emek gibi yeni kavramlarımız olacaktır) bu durumda Tanrının her hareketi, her
adımı, akıtacağı her ter damlası evrenin enerjisini arttırmaya devam edecektir.
Çünkü eğer Tanrı bir yayı dahi sıkıştırmaya kalkışsa yaya aktaracağı potansiyel
enerji için evrenden beslenerek toplamı koruyamayacağına göre evrenin
enerjisinde artışa yol açarak aynı felaketli durumla karşılaşacaktır. Yani enerjinin
korunumu prensibinin yasaklaması sonucu ne kadar dua etsek de Tanrı bizim için
bir araba yaratmaz yahut yapamaz. Yok etme çabası da her türlü aynı maddenin
yasak duvarı tarafından engellenecektir.
Şimdi Tanrı evrene müdahale
edemediğine göre acaba oturup yarattığı eseri gurur duyarak seyredip
seyredemeyeceğini irdeleyelim. Yani sorumuz şu: Tanrı evrene bakabilir mi? Evet
maalesef tahmin edilebileceği gibi Tanrıyı burada da pek de hoş olmayan bir sürpriz
beklemekte, bu sefer durum çok daha felaketli. Evren Tanrısal bakış altında yok
olma tehlikesiyle baş başa. Kuantum fiziğinin en temel kanunu olan belirsizlik
prensibine göre bir parçacık hakkındaki bütün bilgilere sahip olamayız. Yani bir
elektronun aynı anda hem hızını hem de konumunu ölçemeyiz. Konum veya hız
konusundaki ölçümlerimizden bir tanesini hassaslaştırdıkça diğer özellik
hakkındaki bilgimiz gittikçe bilinmeze doğru yol alacaktır. Basit bir şekilde
iki raket arasında hiç durmaksızın gidip gelen bir pinpon topunu düşünelim. Top
her hangi bir anda iki raket arasındaki boşlukta bir yerlerdedir. Hızı da
anlaşılabilir bir seviyededir. Raketler bir birine yaklaştıkça topun yeri
konusunda bilgimiz artmakta fakat topun hızı da bu yakınlaşmayla birlikte
artmaktadır. Şimdi topun yeri konusunda daha iyi bilgi sahibi olmamıza karşın
hızı konusundaki bilgimiz (artışından dolayı) bozulmaya başlamıştır. Ver raketleri
bir birine değecek kadar yaklaştırdığımızda artık topun hızı için bilgimiz
tamamen uçmuştur (tabii top da). Bir başka durum ışığın dalga ve tanecikli
ikili yapısıdır. Her hangi bir an için bir ışık ışınının dalga yada tanecili
yapılardan hangisinde bulunduğunu anlamak için yapılacak bir ölçme çabası bize
tanecik yada dalga şeklinde tek bir cevap verecektir ve ışığın ikili hali tek
hale çökecektir. Bir kuantum sistemi gözlenmediğinde olası hallerin bir toplamı
olarak süper pozisyon denen bir halde bulunurken müdahalemiz
sistemi olası durumlardan birine çökertti.
bulunur. Bu
konudaki en popüler örnek Schrodinger in kedisidir. Bu düşünce deneyinde kapalı
bir kutunun içerisinde 1 dakika içerisinde bozunma olasılığı %50 olan bir
radyoaktif madde ve bu maddenin bozunmasıyla tetiklenerek kırılacak şekilde
tasarlanmış bir şişenin içinde zehirli gaz vardır. Elbette kutuya kediyi de
kapatmamazlık etmiyoruz. Kutu kapalıyken ve 1 dakika sonra kutuyu henüz açmadan
önce kedi için ölü ve diri şeklinde iki olasılık olduğunu düşünürüz.(En azından kedi kadar büyük
makroskobik sistemler için böyledir) Fakat kuantum fiziği bize kedinin kutunun
içerisinde iki olası sonucu da birlikte yaşadığını yani aynı anda hem ölü hem
de diri olduğunu söyler. Günlük hayat için ve bizim boyutlarımız göz önüne
alındığında bu tek kelimeyle saçma iken mikroskobik boyutlarda olup biten tam
olarak bu dur. Peki kutuyu açacak olursak (yani içine bakacak olursak) ne olur.
İşte acayip bir şekilde yarı ölü yarı diri iki kedi değil ölü yada diri tek bir
kedi görürüz. Yani bizim kutu üzerinde yaptığımız ölçüm (yukarıdaki örnekte
ışığın dalga yada tanecikli yapısını anlamaya çalışırken yaptığımız gibi) onu
olası durumlardan birinde olmaya zorladı. Ölü yada diri olma durumu. Bu şekilde uzayıp giden durumu Tanrının tanrısal bakışına uyarladığımızda karşılaşacağımız şey tek kelimeyle evrendeki tüm mikroskobik sistemlerin (atomlar, ışık, moleküller vs) çökmesi anlamına gelecektir. Tanrının evrene bakışı bizim kutuyu açışımız gibi derinliğine nüfuz eden tanrısal bakış evrendeki süper pozisyon halinde bulunan ve kendi akışında akıp gitmekte olan tüm sistemlerin çökerek evrenin kuantum mekaniksel bir felaketle sonuçlanmasın ve Tanrının her göz kırpışında bambaşka biçimlere bürünmesiyle sonuçlanacaktır. Her Tanrısal bakış altında evrenimiz bir biçim alarak bilinen tarihten tutun da bir dakika önceki halimize kadar hiçbir şeyden eser kalmayacaktır. Bir yudum alarak masanın üzerine koyduğumuz çay bardağımız, bir anlık tanrısal bakıştan nasibini aldığında kesinlikle eski yerinde, şeklinde ve zamanında dahi olmayacaktır. Elbette bu bakıştan nasibini alan tüm her şey de. Kısacası Tanrı evrene bakmak istediğinde bunu Schrodinger’in kedisine kışt demeden yapamayacaktır ve huysuz kedi tüm evreni bir pençe darbesiyle dağıtacaktır.
Şimdi Tanrı
evrene dokunamıyor, bakamıyorsa böylesi bir evrenle ne yapabilir. Bir peygamber
göndererek (gönderemediğine göre seçerek) müdahale etmek istesin. Ama yapabileceği
mevcut durumun, peygamber tarafından yapılan kötü bir betimlemesiyle yetinmek
ve bazı tavsiyelerde bulunmak olacaktır. Bu durumun Tanrı için pek de can
sıkıcı olacağı muhakkaktır. Tavsiyeleri pek tutarlı olmayacak ve Tanrı genel kurallardan fazlasını
yapamayacaktır. Klasik, alışılmış, kudretli tanrı yerini eli kolu bağlı hiç bir
şey yapamaya ve bazı tavsiyeleri fısıldamaktan başka bir şey yapamayan bir
halde bulacaktır. Ve şüphesiz fiziği yarattığı güne lanet edecektir.