26 Ekim 2015 Pazartesi

                        Tanrının başı fizik kanunlarıyla belada mı?
    Evreni fizik kanunlarıyla yaratıp işletmekte olan Tanrı, en doğal hak olarak gördüğü, evrene müdahale etme hakkı için çeşitli manipülasyonlara yeltendiğinde ki biz onlara mucizeler, dualara icap, her an ve her dakika yeniden yaratma kısacası kendi yaratımı olan evreni keyfince düzenleme  hakkını kullanmak istediğinde bunun mümkün olup olamayacağını inceleyelim.
İlk olarak Tanrının evrende yeni bir madde yaratma yada yarattığı her hangi bir şeyi yok etme yetkisi var mıdır: Evrende geçerli olan en temel fizik kanunlarından bir tanesi (ve belki de en önemlisi) enerjinin korunumu kanunudur. Enerjinin korunumu aynı zamanda özel bir hal olarak maddenin korunumunu da içermektedir. Basitçe evrendeki toplam enerjinin sabit ve sıfır değerinde olduğunu söyler. Yanan bir mumun evrene yaydığı enerji evrenin toplam enerjisini arttırırken mumun önceki sahip olduğu toplam enerjiyi de azaltarak ilk artıştan o artışa eşit miktarda eksilterek genel toplamın yine sıfır olacağını söyler. Veya yerden bir metre yükseğe kaldırıp bir masanın üzerine koyduğumuz 1 kiloluk cisim için bir iş yapmış oluruz ve bu iş sonucunda harcadığımız enerji kadar cisim de potansiyel enerji kazanmış olur. Yani bizden eksilen enerji cisimde depolanmış olur. Cisim ise masanın üzerinden düşecek olsa sahip olduğu potansiyel enerjiyi kaybeder, cisimden eksilen potansiyel enerji ise çevredeki moleküllerin titreşimini arttırarak sıcaklık artışıyla kendisini evrenin kalanına yayar. Velhasıl en başta besinlerdeki bağlı duran kimyasal enerjiyi kaslarımda yakarak açığa çıkarıp cisme potansiyel enerji kazandıran ben besinden eksilttiğimi çeşitli yollarla evrene kazandırmış olurum ve evrenin toplam enerjisinde bir değişikliğe sebep olmamış olurum.  Şimdi Tanrının sevgili kulu olduğumuzu ve ondan yalvar yakar yeni bir araba (yada daha basit bir şey ) istediğimizi düşünelim. Koca evrenin yaratıcısı için kıymetsiz bir istek gibi görünen bu işi acaba Tanrı gerçekleştirme yetkisine sahip midir? Tanrı eğer evrenin dışında bir varlık ise bize göstereceği merhamet sonucu yoktan bir araba yaratmak istese her durumda evrenin toplam enerjisini arttıracağı için enerjinin korunumu buna müsaade etmeyecektir. Evren toplam enerjinin artışı karşısında enerjinin korunumu prensibinin yıkılmasından hiç de hoşlanmayacaktır. Yok Tanrı arabayı evrendeki materyalleri kullanarak yapmaya kalksa (ki bu durumda Tanrısal bir işçilikle yapılacak bir ürün söz konusudur, yani işçi Tanrı, Tanrısal emek gibi yeni kavramlarımız olacaktır) bu durumda Tanrının her hareketi, her adımı, akıtacağı her ter damlası evrenin enerjisini arttırmaya devam edecektir. Çünkü eğer Tanrı bir yayı dahi sıkıştırmaya kalkışsa yaya aktaracağı potansiyel enerji için evrenden beslenerek toplamı koruyamayacağına göre evrenin enerjisinde artışa yol açarak aynı felaketli durumla karşılaşacaktır. Yani enerjinin korunumu prensibinin yasaklaması sonucu ne kadar dua etsek de Tanrı bizim için bir araba yaratmaz yahut yapamaz. Yok etme çabası da her türlü aynı maddenin yasak duvarı tarafından engellenecektir.
                Şimdi Tanrı evrene müdahale edemediğine göre acaba oturup yarattığı eseri gurur duyarak seyredip seyredemeyeceğini irdeleyelim. Yani sorumuz şu: Tanrı evrene bakabilir mi? Evet maalesef tahmin edilebileceği gibi Tanrıyı burada da pek de hoş olmayan bir sürpriz beklemekte, bu sefer durum çok daha felaketli. Evren Tanrısal bakış altında yok olma tehlikesiyle baş başa. Kuantum fiziğinin en temel kanunu olan belirsizlik prensibine göre bir parçacık hakkındaki bütün bilgilere sahip olamayız. Yani bir elektronun aynı anda hem hızını hem de konumunu ölçemeyiz. Konum veya hız konusundaki ölçümlerimizden bir tanesini hassaslaştırdıkça diğer özellik hakkındaki bilgimiz gittikçe bilinmeze doğru yol alacaktır. Basit bir şekilde iki raket arasında hiç durmaksızın gidip gelen bir pinpon topunu düşünelim. Top her hangi bir anda iki raket arasındaki boşlukta bir yerlerdedir. Hızı da anlaşılabilir bir seviyededir. Raketler bir birine yaklaştıkça topun yeri konusunda bilgimiz artmakta fakat topun hızı da bu yakınlaşmayla birlikte artmaktadır. Şimdi topun yeri konusunda daha iyi bilgi sahibi olmamıza karşın hızı konusundaki bilgimiz (artışından dolayı) bozulmaya başlamıştır. Ver raketleri bir birine değecek kadar yaklaştırdığımızda artık topun hızı için bilgimiz tamamen uçmuştur (tabii top da). Bir başka durum ışığın dalga ve tanecikli ikili yapısıdır. Her hangi bir an için bir ışık ışınının dalga yada tanecili yapılardan hangisinde bulunduğunu anlamak için yapılacak bir ölçme çabası bize tanecik yada dalga şeklinde tek bir cevap verecektir ve ışığın ikili hali tek hale çökecektir. Bir kuantum sistemi gözlenmediğinde olası hallerin bir toplamı olarak süper pozisyon denen bir halde bulunurken müdahalemiz sistemi olası durumlardan birine çökertti.  
bulunur. Bu konudaki en popüler örnek Schrodinger in kedisidir. Bu düşünce deneyinde kapalı bir kutunun içerisinde 1 dakika içerisinde bozunma olasılığı %50 olan bir radyoaktif madde ve bu maddenin bozunmasıyla tetiklenerek kırılacak şekilde tasarlanmış bir şişenin içinde zehirli gaz vardır. Elbette kutuya kediyi de kapatmamazlık etmiyoruz. Kutu kapalıyken ve 1 dakika sonra kutuyu henüz açmadan önce kedi için ölü ve diri şeklinde iki olasılık olduğunu düşünürüz.(En azından kedi kadar büyük makroskobik sistemler için böyledir) Fakat kuantum fiziği bize kedinin kutunun içerisinde iki olası sonucu da birlikte yaşadığını yani aynı anda hem ölü hem de diri olduğunu söyler. Günlük hayat için ve bizim boyutlarımız göz önüne alındığında bu tek kelimeyle saçma iken mikroskobik boyutlarda olup biten tam olarak bu dur. Peki kutuyu açacak olursak (yani içine bakacak olursak) ne olur. İşte acayip bir şekilde yarı ölü yarı diri iki kedi değil ölü yada diri tek bir kedi görürüz. Yani bizim kutu üzerinde yaptığımız ölçüm (yukarıdaki örnekte ışığın dalga yada tanecikli yapısını anlamaya çalışırken yaptığımız gibi) onu olası durumlardan birinde olmaya zorladı. Ölü yada diri olma durumu. Bu şekilde uzayıp giden durumu Tanrının tanrısal bakışına uyarladığımızda karşılaşacağımız şey tek kelimeyle evrendeki tüm mikroskobik sistemlerin (atomlar, ışık, moleküller vs) çökmesi anlamına gelecektir. Tanrının evrene bakışı bizim kutuyu açışımız gibi derinliğine nüfuz eden tanrısal bakış evrendeki süper pozisyon halinde bulunan ve kendi akışında akıp gitmekte olan tüm sistemlerin çökerek evrenin kuantum mekaniksel bir felaketle sonuçlanmasın ve Tanrının her göz kırpışında bambaşka biçimlere bürünmesiyle sonuçlanacaktır. Her Tanrısal bakış altında evrenimiz bir biçim alarak bilinen tarihten tutun da bir dakika önceki halimize kadar hiçbir şeyden eser kalmayacaktır. Bir yudum alarak masanın üzerine koyduğumuz çay bardağımız, bir anlık tanrısal bakıştan nasibini aldığında kesinlikle eski yerinde, şeklinde ve zamanında dahi olmayacaktır. Elbette bu bakıştan nasibini alan tüm her şey de. Kısacası Tanrı evrene bakmak istediğinde bunu Schrodinger’in kedisine kışt demeden yapamayacaktır ve huysuz kedi tüm evreni bir pençe darbesiyle dağıtacaktır.
                Şimdi Tanrı evrene dokunamıyor, bakamıyorsa böylesi bir evrenle ne yapabilir. Bir peygamber göndererek (gönderemediğine göre seçerek) müdahale etmek istesin. Ama yapabileceği mevcut durumun, peygamber tarafından yapılan kötü bir betimlemesiyle yetinmek ve bazı tavsiyelerde bulunmak olacaktır. Bu durumun Tanrı için pek de can sıkıcı olacağı muhakkaktır. Tavsiyeleri pek tutarlı olmayacak ve  Tanrı genel kurallardan fazlasını yapamayacaktır. Klasik, alışılmış, kudretli tanrı yerini eli kolu bağlı hiç bir şey yapamaya ve bazı tavsiyeleri fısıldamaktan başka bir şey yapamayan bir halde bulacaktır. Ve şüphesiz fiziği yarattığı güne lanet edecektir.

                                                   

2 yorum:

  1. Sizi dinlediğim zamanlarda da evrene karşı alaycı bir dehşete düşerdim. Ve şimdi blogunuzu okurken de aynı hisse kapılıyorum.

    Nicole Tesla'dan daha kaçıksınız,saygılar.

    YanıtlaSil